DOOM: The Dark Ages GeForce RTX 50 Serisi Paketi ile Tanışın!
Fişekhane’de çocuklara özel renkli bir Mayıs!
Genom çalışmaları ve gen düzenleme teknolojileri başta olmak üzere genetik biliminde yaşanan devrim niteliğindeki gelişmeler sayesinde hastalıkların moleküler temelleri detaylı olarak tanımlanıyor, bireysel genetik profillere dayalı risk değerlendirme, erken tanı ve etkin tedavi stratejileri geliştirilebiliyor. İstanbul Atlas Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, günümüzde genetik biliminin etkilerinin yalnızca laboratuvar ortamıyla sınırlı kalmayıp tıp, biyoteknoloji ve halk sağlığı gibi alanlarda devrimsel sonuçlar doğurduğunu söyledi. Irmak Yazıcıoğlu, DNA’nın yapısal ve işlevsel özelliklerinin derinlemesine incelenmesinin, evrimsel süreçlerin daha iyi kavranmasının yanı sıra kalıtsal ve kompleks hastalıkların risk değerlendirmesi, erken tanısı ve etkili tedavi stratejilerinin geliştirilmesinde kritik bir rol oynadığını vurguladı.
İstanbul Atlas Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, DNA ile ilgili çalışmaların önemine değindi.
DNA, temel biyomoleküler yapı taşı
Irmak Yazıcıoğlu, DNA’nın (Deoksiribonükleik Asit), tüm canlı organizmalarda bulunan ve kalıtsal bilgiyi nesiller boyunca aktararak organizmaların fenotipik özellikleri ve hücresel işleyişinde belirleyici rol oynayan temel biyomoleküler yapı taşı olduğunu söyledi.
DNA’nın keşfinin bilim dünyası açısından önemini vurgulayan Prof. Dr. M. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Yaşamın genetik şifresini kodlayan bu eşsiz bilgi deposu, 1953 yılında James Watson ile Francis Crick’in, Rosalind Franklin’in X-ışını kristalografisi verilerine dayalı olarak geliştirdikleri çift sarmal model ile üç boyutlu yapısının açıklığa kavuşmasıyla, genetik materyalin organizasyonu, replikasyonu ve kalıtım mekanizmalarının anlaşılmasında çığır açan bir adım olarak bilim dünyasına sunulmuştur. Bu yapısal keşif, moleküler biyoloji ve genetik biliminin evriminde kritik bir dönüm noktası oluşturarak modern araştırmaların zeminini hazırlamıştır” dedi.
İnsan Genom Projesi önemli bir adım…
2003 yılında tamamlanan İnsan Genom Projesi’yle devasa bilimsel ilerlemelerin elde edildiğini kaydeden Prof. Dr. M. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “İnsan genomunda yer alan yaklaşık 3 milyar baz çiftinin diziliminin detaylı olarak haritalanması, genetik varyasyonların ve mutasyonların sistematik tespiti sayesinde, kalıtsal hastalıkların moleküler patogenezi hakkında derin ve bütüncül bir anlayışın geliştirilmesine olanak tanımıştır. Bu kapsamlı genomik girişim, bireyselleştirilmiş tıp yaklaşımlarının temelini oluştururken, başta kanser, kistik fibrozis, SMA (Spinal Musküler Atrofi), orak hücre anemisi ve kalıtsal metabolik hastalıklar olmak üzere birçok hastalığın erken tanısı ve hedefe yönelik tedavi stratejilerinin geliştirilmesinde modern tıbbın dönüşüm sürecine katalizör görevi görmüştür” diye konuştu.
Genetik testler ve biyobelirteç araştırmalarla riskler belirlenebiliyor
Bilimsel gelişmelerle beraber genetik çalışmalarda önemli bir yol kat edildiğini ifade eden Prof. Dr. M. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Bu bilimsel atılımların ardından, gelişmiş biyoinformatik yöntemler ve kapsamlı genetik analizler sayesinde genomik verilerin klinik uygulamalara entegrasyonu önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Klinik genetik testlerin ve biyobelirteç araştırmalarının artan önemi, hastalıkların moleküler temellerinin detaylı olarak tanımlanmasını sağlayarak, bireysel genetik profillere dayalı risk değerlendirme, erken tanı ve etkin tedavi stratejilerinin geliştirilmesinde belirleyici rol oynamaktadır” diye konuştu.
Gen düzenleme teknolojileri umut vadediyor
Son yıllarda genetik biliminde dikkat çeken gelişmelerden biri olan CRISPR-Cas9 gen düzenleme teknolojisinin, DNA dizilerinde hassas değişiklikler yapılmasına olanak tanıyan güçlü bir araç olduğunu belirten Prof. Dr. M. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “CRISPR-Cas9 gen düzenleme teknolojisi, genomun istenilen bölgelerinde mutasyonların düzeltilmesi veya belirli genlerin devre dışı bırakılması gibi işlemleri mümkün kılarak, genetik hastalıkların tedavisinde umut verici yaklaşımlar sunmaktadır. Özellikle SMA gibi nadir hastalıkların tedavisinde gen düzenleme çalışmaları, kalıcı ve hedefe yönelik çözümler geliştirilmesine olanak sağlamakta; bu teknolojinin sağladığı hassasiyet ve etkinlik, kalıtsal hastalıkların yalnızca tedavisi değil, gelecekte önlenebilir hale gelmesi yönünde de önemli bir adımdır” diye konuştu.
DNA çözümlemesi katkılar sağlamaya devam ediyor
Günümüzde genetik biliminin etkilerinin yalnızca laboratuvar ortamıyla sınırlı kalmayıp tıp, biyoteknoloji ve halk sağlığı gibi alanlarda devrimsel sonuçlar doğurduğunu ifade eden Prof. Dr. M. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “DNA’nın yapısal ve işlevsel özelliklerinin derinlemesine incelenmesi, evrimsel süreçlerin daha iyi kavranmasının yanı sıra kalıtsal ve kompleks hastalıkların risk değerlendirmesi, erken tanısı ve etkili tedavi stratejilerinin geliştirilmesinde kritik bir rol oynamaktadır. DNA’nın çözümlenmesiyle elde edilen bilgi birikimi, canlı organizmaların biyolojik bütünlüğünün kavranmasında ve modern tıbbın dönüşümünde devrim niteliğinde katkılar sağlamaya devam etmektedir.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı