Egeli bilim ekibi: İklim değişikliği astım ve alerjik rinit hastalılarını doğrudan tetikliyor

09.05.2025 - Cuma 10:01

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı İmmünoloji, Allerji Hastalıkları ve Astım Bölümü ile Ege Üniversitesi Solunum Araştırmaları Merkezi iş birliğinde Dünya Astım Günü dolayısıyla “Astımlı Hasta Bilgilendirme ve Eğitim Toplantısı” gerçekleştirildi. Prof.Dr.İlhan Vidinel Konferans Salonunda ‘Bilgi güçtür eğitim her şeydir’ teması ile düzenlenen bilgilendirme toplantısına hastaların yanı sıra akademisyenler, uzmanlar ve hemşireler katıldı.

Avrupa Alerji Derneği (EAACI) Aerobiyoloji ve Kirlilik Görev Grubu ile Ulusal Alerji ve İmmunoloji Derneği Mesleki Alerjiler Görev Grubu’ndan, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları İmmünoloji, Allerji Hastalıkları ve Astım Bölümü sorumlu öğretim üyesi Prof. Dr. Özlem Göksel ve ekibinden Uzm. Dr. Eda Aslan ile Uzm. Dr. Ecem Ay, Dünya Astım Günü kapsamında açıklamalarda bulundu.

“Yeni dünya, yeni alerjenler”

EÜTF Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi  Prof. Dr. Özlem Göksel , “Küresel ısınma, çevre kirliliği ve şehirleşmenin etkisiyle birlikte alerjik hastalıklar her geçen gün daha karmaşık hale geliyor. Bu değişimler sadece kutuplardaki buzulları eritmekle kalmıyor; doğrudan sağlığımızı, özellikle de solunum yollarımızı etkiliyor. Soluduğumuz hava artık yalnızca oksijen değil; polenlerden partiküllere, ev içi gizli alerjenlerden sanayi kökenli kimyasallara kadar pek çok maddeyi de içeriyor. Özellikle hassas bireyler, çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar için bu durum ciddi sağlık riskleri doğurabiliyor. Her geçen yıl daha uzun süren polen mevsimi, şehir içi hava kirliliğiyle birleştiğinde, alerjik hastalıkların görülme sıklığında ve şiddetinde belirgin artışlar meydana geliyor. Alerjinin sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda halk sağlığını ilgilendiren çevresel bir kriz haline geldiği artık açıkça görülüyor.” diye konuştu.

“Alerji bir kader değil, bilinçle ve önlemle yönetilen bir süreçtir”

Günümüzde alerjinin sadece doğaya karşı bir hassasiyet olmadığını modern yaşamın getirdiği tüm çevresel etkilerle şekillenen güçlü bir bağışıklık yanıtı haline geldiğini ifade eden Prof. Dr. Özlem Göksel, “Bu nedenle bireysel farkındalık büyük önem taşıyor. Polen yoğunluğunun arttığı günlerde kapalı alanlarda kalmak, evdeki alerjen yükünü azaltmak için düzenli temizlik yapmak, HEPA filtreli cihazlar kullanmak ve mesleki maruziyetlere karşı koruyucu önlemler almak gerekir. Unutmayalım, alerji bir kader değil, bilinçle ve önlemle yönetilen bir süreçtir” dedi.

“İklim değişikliği nedeniyle polen sezonu 20-30 gün kadar uzadı”

Polenlerin sadece baharın masum habercisi olmadığını ifade eden Prof. Dr. Özlem Göksel ,“İlkbaharda çimen ve ağaç polenleri, yaz sonu ve sonbaharda yabani ot polenleri havada uzun süre asılı kalır. Ancak artık bu polenler sadece mevsimsel bir tablo çizmiyor. İklim değişikliği nedeniyle polen sezonu 20-30 gün kadar uzamış durumda. Bu uzama; alerjik rinit, astım ve konjonktivit gibi hastalıkların hem süresini hem de şiddetini artırıyor. Özellikle astım ve alerjik rinit hastaları bu dönemde daha yoğun semptomlar ve sık alevlenmeler yaşayabiliyor” diye konuştu.

         “Evdeki ve dış ortamdaki ‘gizli’ tetikleyiciler”

         Ev ortamındaki birçok alerjenin çıplak gözle görülemediğini belirten Uzm. Dr. Eda Aslan, “Halılar, perdeler, yatak başları, klima filtreleri ve temizlik ürünleri; ev tozu akarları, küf sporları ve uçucu kimyasallar için ideal barınaklardır. Ayrıca ‘doğal’ olduğu düşünülen aromaterapiyağları, oda kokuları gibi ürünler de güçlü alerjenler içerebilir. Dış ortamda ise sanayi ve trafik kaynaklı hava kirleticiler –özellikle ince partikül madde (PM2.5)–, hava yollarının savunma bariyerini zayıflatarak alerjenlere karşı duyarlılığı artırır. Araştırmalar, dizel egzoz partiküllerinin polenlerle birleştiğinde bağışıklık sistemini daha güçlü uyardığını göstermektedir.” dedi.

“Endüstriyel ve mesleki alerjenlere dikkat”

Uzm. Dr. Ecem Ay ise “Alerji sadece doğadan değil, artık çalışma ortamlarımızdan da kaynaklanıyor. Metal işleme sıvıları, lateks eldivenler, dezenfektanlar, yapıştırıcılar, boya maddeleri, biyolojik temizlik ürünleri gibi birçok madde; mesleki alerjen olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin kuaförlerde saç boyasındaki parafenilendiamin(PPD), temizlik personelinde kullanılan kuarterneramonyum bileşikleri ya da fırıncı astımı olarak bilinen buğday tozu kaynaklı hassasiyet, hem meslek hastalığı hem de kalıcı solunum sorunlarına yol açabilir.” diye konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

YORUM YAZ